Günlük anlamına gelen ve Farsçadan dilimize geçmiş olan oruç kelimesinin Arapça karşılığı savm’dır. Kur’ân ayetlerinde savm/sıyam kelimeleri şu şekilde geçer:
1. Kur’ân bir ayetinde, orucun geçmiş toplumlara da farz kılınan evrensel bir ibadet olduğunu bildirir. “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz.” 2/183
Ayete göre oruç, bizden önceki toplumlara da farz kılınmış evrensel bir ibadettir. Oruc ibadeti, kötülükleri emreden nefsi dizginleyen, onu eğiten, onu aşağılıklardan temizleyip arındıran, onu yücelten ve huzura erdiren bir ibadettir. Oruc dünyada günahlara karşı, ahirette ise azaba karşı koruyucu bir kalkandır. Orucun hedefi, takvalı insan yetiştirmektir.
Takva, Yüce Allah’ı tanıyıp O’na karşı yükümlülükleri yerine getirme bilincidir. Takva, Allah’ı hesaba katarak yaşamak, nerede ve hangi şartta olursak olalım O’ndan sakınıp çekinmektir. Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşamak takva göstergesidir. Kur’ân’da oruç tutmanın hedefi olarak takva gösterildiği gibi; Allah’a ibadet etmek (2/21), O’nun hükümlerine sımsıkı sarılmak (2/63, 7/171), Kısas ve benzeri O’nun hükümlerini uygulamak (2/179), Kur’ân’ı anlamak 2/187, 39/28) da hep takva göstergesi olarak sayılmıştır.
Kur’ân’ın iniş gayesi, Yüce Yaratıcıyı tanıyıp O’na karşı yükümlülüklerini yerine getiren müttakîleri dosdoğru yola götürmektir. Orucun farz kılınış sebebi de müttakî insan olmaktır. Dolayısıyla Kur’ân ve oruç, takvalı insan yetiştirme konusunda aynı hedefi paylaşmaktadırlar.
2. Kur’ân, orucun farziyyetini ve bazı hükümlerini açıklar. 2/184-187 Ayetlerde orucun sayılı günlerde tutulması gerektiği, hasta yahut yolcu olanlara tanınan ruhsatlar, ile oruç gecelerinde yasakların kalktığı açıklanır.
3. Kur’ân, oruç tutan erkek ve kadınların mükafatını (mağfiret ve büyük ecir) bildirir. “Doğrusu Müslüman erkek ve kadınlar.. oruç tutan erkek ve kadınlar.. İşte onlar için Allah mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.” 33/35
4. Kur’ân, Hz. Meryem’in Hz. İsa’yı dünyaya getirdiğinde tuttuğu ‘susma orucu’ndan bahseder. 19/26
5. Kur’ân’a göre hataen adam öldürmenin kefaret seçeneklerinden (köle azat etmek, diyet, iki ay oruc) biri, iki ay kesintisiz oruç tutmaktır. 4/92
6. Kur’ân’a göre zıhar (Eşini annesine benzetmek) kefaret seçeneklerinden (köle azat etmek, iki ay oruç, atmış fakiri doyurmak) biri de iki ay kesintisiz oruç tutmaktır. 58/4
7. Hac ibadetinde tıraşı geciktirmenin kefaret seçeneklerinden (oruç, sadaka veya kurban) biri olarak on gün oruç 2/196 ve ihramlı iken av öldürmenin kefaret seçeneklerinden (kurban, fakirleri doyurmak, hayvanın değeri karşılığında her müd için bir oruç) biri olarak oruç tutulması istenir. 5/95
8. Yemin kefareti seçeneklerinden (on fakiri doyurmak, on fakiri giydirmek, köle azat etme, yahut üç gün oruç) biri üç gün oruç tutmaktır. 5/89
Hz. Meryem’in susma orucunda[1], onun içerisinde bulunduğu durumu anlamayacak olan bir topluma boşuna konuşmaması, suskunluk orucu ile Rabbine zikir ve şükretmesi hedeflenmiştir. Gerçek anlamda oruçta da kişinin boş ve anlamsız sözlerden uzak kalması gerektiği hep vurgulanmıştır. Bu konuda Peygamberimiz şunları söyler: “Sizden biri oruçlu iken çirkin bir söz söylemesin, boş ve lüzumsuz konuşmasın. Bir kendisine çatacak olursa yahut hakaret edecek olursa ona, ‘Ben oruçluyum’ desin.” “Yalan ve iftirayı terketmeyen kimsenin aç ve susuz kalmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.””Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruçlarından onlara kalan sadece aç ve susuz kalmalarıdır.” “Oruçlunun uyuması ibadet, susması tesbih, çalışması bereketli, duası makbul, günahı bağışlanmıştır.”
Yanlışlıkla adam öldürme, zıhar, yeminini yerine getirmeme ve hacda yapılması gerekenleri yapamama gibi şeylerin insanın vicdanında oluşturacağı rahatsızlıkların oruç ibadetiyle giderilmesi hedeflenmiştir. Zira oruç, iç dünyayı test eden, onaran, tezkiye ve takviye eden bir ibadettir.
Kısaca söylemek gerekirse, oruç bizi Allah bilinci demek olan takvaya erdiren kutlu bir ibadettir. Oruç, ölü ruhlara hayat veren, hasta ruhları onaran, dinç ve dinamik kılan ibadettir. Dünyevî de pek çok faydası olan oruç ibadetinin mükafatını tam anlamıyla Yüce Allah verecektir. O, oruçlular için mağfiret ve çok büyük mükafatlar hazırlamıştır.
RAMAZAN BEREKETİ
Ramazan geldi hoş geldi safa geldi. O, rahmet ve bereketiyle geldi. Onun gelişi evde, çarşıda pazarda, iş yerlerinde, en önemlisi gönüllerimizde kendini gösterdi. Her yer onun getirdiği bereketle cıvıl cıvıl ve hareketli. Peki Ramazan ile mutlu olabilmek ve mutlu ayrılabilmek nasıl olur? İşte bu yazımızda kısaca bu soruya cevap bulmaya çalışacağız.
Ramazan ayının bizde yapması gereken değişiklikler ve bize kazandırdıklarını şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Ramazın Rahmet, bereket, mağfiret, oruç, infak, ibadet ve Kur’ân ayıdır.
Ramazan, Kur’ân’ın indiği, Peygamberimize peygamberliğin verildiği aydır. Bu yüzden onun oruç ayı olarak seçilmesi rastlantı değildir. Adeta oruç ibadetiyle, tüm insanlığa bu nimetlerin verilmesi kutlanmaktadır. Nitekim Peygamberimizin hayatında bu ay, her bakımdan diğer aylardan farklı olmuştur. Şöyle ki, her zaman cömert olan Hz. Peygamber Ramazan’da daha cömert olur; her zaman Kur’ân okuyan Hz. Peygamber, Ramazan’da daha çok Kur’ân okur, daha çok ibadet ederdi.
Dünyanın pek çok yerinde çok sayıda insanın ibadet kervanına katılmasıyla Ramazan, amel ve rahmet panayırına dönüşmektedir. Bunun sonucunda Ramazan’da bir ibadet ve rahmet yoğunluğu yaşamaktadır. Bu yoğunluktan her seviye ve konumdaki her insan nasibini alabilmektedir. Bu yüzden Ramazan’da suç işleme oranları en aza inmekte, ibadet yerleri dolup taşmaktadır.
2. Ramazan nasıl rahmet, bereket ve mağfiret ayı olur?
Ramazan ayı, Allah’ın rahmetini hak edenlere rahmetiyle gelir, onların ibadetlerini bereketlendirdiği gibi, zaman, rızık ve çalışmalarını da bereketlendir, bağışlanmayı hak edenlerin de bağışlanmasına sebep olur. Bu yüzden rahmet, bereket ve mağfireti haktmek gerekir. Kim ne kadar hak ederse, bu erdemlere ne kadar layık olursa, o ölçüde payını almış olur.
3. Ramazan’da Müslümanlık kalitesini, salih amel rekoltesini yükseltmek gerekir.
Ramazan ayının hayatımızda özel bir yeri olmalıdır. Çünkü o, sıradan bir ay değildir. O, ibadet ve taatta pek çok insanın yoğunlaştığı, sürekli rahmetin yağdığı bir aydır. Her Müslüman gücü nispetinde bu rahmetten daha çok pay almaya çalışmalıdır. Diyelim ki bizler Ramazan dışında da namazını kılan, Kur’ân’ı okuyan, hayırını yapan müslümanlarız. Ramazan da bunların üzerine bir şeyler koyabilmeliyiz. Hiç namaz kılmayan bir kimse Ramazan’da namaza başlıyorsa; namaz kılan biri olarak bizim Ramazan’da namaz kalitemiz artmalıdır. Aksi takdirde herkese bir şeyler kazandıran Ramazan, bize bir şey kazandırmamış olacaktır. Ramazan’daki Kur’ân okumalarımızda diğer aylardan farklı olmalı. Anlayarak, özümseyerek okumalarla tanışmalıyız Ramazan’da. Elbette bu, Ramazan hatimlerimize engel olmamalıdır. Kur’ân’ı anlama işi, bir aya sığmayacak kadar büyük bir iş, ama Ramazan bizim bu hayırlı işe başlama ayımız olamaz mı?
4. Namaz, oruç ve diğer ibadet kalitesini artırmak gerekir.
İbadet, müslümanın her zaman yapması gereken bir yükümlülüktür. İbadet, ölüm gelinceye kadar devam eder. Ramazan ayı ise, ibadetlerin sevap çarpanlarının katlandığı aydır. Bu yüzden her Müslüman Ramazan’da daha çok ve seviyeli ibadet yapmaya çalışmalıdır.
5. Ramazan neşvesini/ atmosferini diğer aylara taşıyabilmek gerekir.
Ramazan ayı, bizleri hayata hazırlayan bir okul, bir kamp zamanıdır. O, bizi manen güzelliklerle tanıştırır, iyiliklerle donatır. Önemli olan ise, onun bize kazandırdıklarını Ramazan’dan sonra da sürdürebilmektir. Zira müslümanlık bize her zaman gerekli olan bir değerdir. İslamî güzellikler de her zaman bize yakışan erdemlerdir. Bu nedenle Ramazana Elveda, Ramazan güzelliklerine elvadaya dönüşmemelidir.
[1] Kur’ân Hz. Zekeriyya’nın çocuğunun olacağına dair müjdeyi alınca tuttuğu üç günlük susma orucundan da bahseder. 3 Alu Imran 41; 19 Meryem 10.